Pelkas Kadıköy'den Vurdu Trabzon'da Gol Oldu
Geçen hafta Göztepe maçından sonra ''Umutlu Değilim Çünkü...'' başlıklı yazımda zirveden puan olarak çok uzakta olunmamasına rağmen sezon sonunda mutlu son için umutlu olmadığımın nedenlerini belirtmiştim.
Nitekim
maç başında açıklanan on biri de görünce daha da umutsuz bir havaya
bürünmüştüm. Fakat maç başlayınca her geçen dakika takım oynadıkça, takımın öz
güveni yerine geldikçe, bende maç için umutlandım.
Fenerbahçe
sezon başından beri oynadığı 26. lig maçında nihayet iyi bir oyun ortaya
koydu. Kimse bana yok deplasmanda Gençlerbirliği maçında 5 gol atmıştı o maçta
da çok iyi oynamıştı falan demesin veya başka bir maçı örnek göstermesin.
Bu maç oynanması gereken şekilde bir oyun ortaya konuldu. Üstelik takımın bel
kemiği denilen Gustavo yoktu. Hatta sezon başında ''Fenerbahçe'yi uçuracak''
diye transfer edilen Gökhan ve Caner ikilisinden Caner de kadro dışı
bırakılmıştı. Gökhan ise Nwakaeme karşısında yokları oynadığı halde yine de
takım olarak çok iyi bir oyun ortaya konuldu.
Fenerbahçe
beklenenin aksine tam bir kompakt futbol anlayışı ile oynamaya çalıştı. Diğer
bir deyişle toplu hücum ve toplu savunma anlayışını uygulamak istedi. Savunma
hattının en zayıf halkası Gökhan'ın arkasına kaçırdığı oyunculara yetişip
müdahale eden Osayi Samuel'i gördük maç boyunca. İkinci yarı oyuna giren Ferdi
de atağa çıkmaya çalışan Trabzonsporlu Serkan'dan baskı sonucu kazandığı topu
çok akıllıca boş alanda Pelkas ile buluşturarak Pelkas'ın attığı unutulmayacak
golün hazırlanmasına katkıda bulundu.
Maç
sonunda topla oynama oranları Trabzonspor %47 ve Fenerbahçe %53 idi. Oysa maç
öncesinde böyle bir oran kimse beklemiyordu. Daha önceki maçlarda sol bek
pozisyonunda oynayan Caner orta adı altında bir maçta topu 15-20 kere on sekiz
içine doldurunca topa rakip stoperler tarafından müdahale ediliyor ve topun
kontrolü rakibe geçiyordu. Oysa bu maçta sol bek pozisyonunda oynayan ve maçın
en iyi isimlerinden biri olan Atilla ileri çıkışlarında bilinçsizce topu on
sekize doldurmak yerine ayağa pas ile rakip savunmada boşluk yaratmaya çalıştı.
Top da Fenerbahçe'de kaldı. Atilla maç boyunca sadece Thiam'a yaptığı güzel bir
orta ile Thiam'ı pozisyona taşıdı ve Thiam'ın etkili kafa vuruşunu da Kaleci
Uğurcan kurtardı. Maç boyunca Fenerbahçe'nin kaleyi bulan şut sayısı 8 iken
Tranzonspor'un kaleyi bulan şut sayısı 1 olmuş.
Kısaca
Erol Bulut'un Alanyaspor galibiyetinden sonra ''topu rakibe bıraktık, topun
arkasına geçtik'' söyleminin biraz anlamsız olduğunu anladık. Fenerbahçe her
zaman top tekniği yüksek oyunculardan kurulu bir takımdır. Top Fenerbahçeli
futbolcuların ayağında güzelleşir. Onun için Mesut, Pelkas, Gustavo, Ferdi,
Sosa ve şimdi İrfan Can gibi oyuncuların olduğu bir takımda pas yaparak, varyasyonlar
ile oyun kurarak oynamak gereklidir. Telaşlı değil tam tersine topun hızını
artırarak oynanmalıdır. Fenerbahçe de bunu yapacak düzeyde bir takım olabilir.
Elindeki malzeme yeterlidir.
İrfan
Can'ın lafı açılmışken İrfan Can transferinin niçin yapıldığı sorusu insanın
aklına geliyor. Fenerbahçe'nin ikince devre başında fikstür gereği ilk 6
haftada oynayacağı zorlu bir maç takvimi vardı ve bu takvimden Fenerbahçe 2
mağlubiyetle ve 6 puan kaybı ile çıktı. Malum rakibinin gerisine düştü.
Bu 6 maçta yeni transfer İrfan Can'ın bir katkısı oldu mu? Hâlbuki Atilla
sahaya çıktı ve 6 maçta da takır takır topunu oynadı. Trabzonspor maçında son
saniyelerde golü kaçıran Samatta yerine oynamaya hazır bir golcü alınsaydı
belki de 6 puan kaybı azaltılabilir miydi? Veya 5 haftadır sakat olan Gustavo
yerine oynayabilecek bir futbolcu da alınamaz mıydı?
Mesut
Real Madrid’de veya Arsenal'de oynarken dahi fizik olarak güçlü bir oyuncu
değildi. O oyunun bir kaç pozisyon ötesini görebilen bir futbol zekâsına sahip
ender bir oyuncudur. Bu özelliği ile ön plana çıkmıştır. Onun için Trabzon maçı
için yaklaşık 1 yıldır da top oynamamış Mesut'a fizik olarak yetersiz
eleştirileri getirilmesine katılmıyorum. Mesut güçlendikçe çok daha katkı
verecektir. Maç boyunca da güçlü kaldığı dönemlerde Fenerbahçe'nin pas oyununun
mimarı olduğunu düşünüyorum.
Haftalardır
oynamayan ve puan kayıplarının nedeni olarak gösterilen Gustavo bu zorlu maçta
da yoktu. Fakat oynanmaya çalışılan bir kompakt futbol anlayışı vardı. Mert
Hakan bu anlayış gereği Gustavo'nun boşluğunu doldurmaya çalıştı ve bence
başarılı da oldu. Demek ki futbol tek bir kişi ile oynanmıyor. Futbol bir takım
oyunudur. Erol Bulut da bu anlayış ile takımını oynatmaya çalışmalı diye
düşünüyorum.
Erol
Bulut 'a dışarıdan fazla müdahil olmamak lazım. Hiç bir futbolcu Fenerbahçe'den
üstün değildir. Caner Göztepe maçında yaptığı yakışıksız hareketler sonucu
haklı olarak kadro dışı kalmıştır. Bu kulüpte kimler kadro dışı bırakılmadı
ki? Caner Erkin kim ki bırakılmayacak?
İrfan Can sen ki bu takıma yeni katıldın Caner ile bu fotoyu paylaşarak bir yerlere mesaj göndermek istiyorsan eğer daha yolun başındasın. Bu kulüpten kimler geldi kimler geçti sen böyle işlere bulaşma derim.
Savunma
merkezindeki ikiliye alternatif bulduğu müddetçe Erol Bulut'un sol bek
pozisyonunda Atilla'ya görev vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Bence
Antalyaspor maçında da aynı futbol anlayışı ile oynamaya çalışan bir Fenerbahçe
görürsek, Erol Bulut’a dışarıdan fazla
müdahil olunmaz ve Fenerbahçe taraftarı 3/7 ruhu ile birleşirse umutlanmamak
için bir neden kalmıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder