KADIKÖY'deki FENER

     Türk Futbolu büyük bir hızla adeta denizin dibine sürüklenir gibi batıyor. Her gün yeni bir kaos oluşuyor. Bu kaos ortamında ise Bylockçu TFF Başkanı ve iteklediği malum takım  ''kurt dumanlı havayı sever'' misali bu karışıklıklardan faydalanıyorlar.    Sezon başından beri hakem çetelerinin ne ilişkiler içinde olduğunu kamuoyu biliyor. Başkan Ali Koç İzmir Grubunun hikâyesini medya önünde anlattı. İstifa eden yan hakemin açıklamaları, görevi bırakan hakemin anlattıkları Büyükekşi'yi işaret ediyordu.   Futbol kulüplerinin büyük çoğunluğu Büyükekşi'nin görevden ayrılmasını istiyor. Galatasaray ve bir iki takım ise istemiyor. Fakat kimin umurunda? Büyükekşi yok futbolun marka değeri diyor, yok Avrupa Futbol Şampiyonasından dem vuruyor. Bu lakırdıları yaparken kendisini destekleyen takımın menfaatleri için de bir sürü kirli kararlara imza atıyor.   Halil Umut Meler'in yumruklanması olayında ligleri süresiz erteledi. Böylece Danimarka deplasman

  Fenerbahçe'de işler iyi gidiyor. İki hafta önceki yazımda Fenerbahçe fabrika ayarlarına yavaş yavaş geri dönüyor diye yazmıştım. Dün akşam Fenerbahçe  neredeyse kusursuz bir futbol oynadı. Spartak Tırnava otobüsü  kalenin önüne çekti ve sert bir futbol sergiledi. Ama Fenerbahçe Takımı etkili, futboluyla maçı kazanmasını bildi. Fenerbahçe sayısız gol pozisyonuna girdi.  Bir kısmını kaçırdı bir kısmını da Tırnava kalecisi kurtardı. İlk yarının sonlarında BJK maçında da olduğu gibi sahanın yıldızı olan Ferdi'nin golüyle öne geçti. İkinci yarıda ise geriye düşen Tırnava kalenin önünden otobüsü kaldırmak zorunda kalınca skor bir anda 4-0 oldu. Fenerbhaçe'de görevini yapmayan kötü oynayan tek bir futbolcu yoktu. Maçın yıldızı Ferdi'nin yanında Dzeko, Tadiç, İrfan Can, Szymanski, Fred, İsmail, Osayi ve diğerleri üst düzey oyun oynadılar. Zaten kaleci İrfancan'a top dahi  gelmedi. Fenerbahçe'nin kanayan yarası Cengiz Ünder'dir. Büyük bedeller ödenerek tran

  Fenerbahçe  zorlu gecmesi beklenen maçlardan birini kolay  kazandı.Bir gün önceki maçını kazanan rakibi büyük bir hevesle Fenerbahçe’nin olası puan kaybını bekliyordu. Maç bu gerginlik ile başladı. Evet, bu sezon için Fenerbahçe ile Beşiktaş futbol takımları  arasında büyük bir kalite farkı var. Ama ne olursa olsun üç büyükler arasında oynanan maçlarda bence favori yoktur. Nitekim Fenerbahçe ilk golünü kazandıktan sonra ikinci golü ne zaman atar diye beklenirken Djiku ve Samet'in ortak  hatalar zinciri sonunda Beşiktaş penaltı kazandı ve skoru eşitledi. Zaten Beşiktaş'ın maç sonuna kadar başka ne pozisyonu oldu ne de taraftarının birazcık da olsa heyecanlandıran bir atağı. Ben penaltı dışında Livakoviç'in yere yattığını hatırlamıyorum.   Aslında Fenerbahçe takımı bütün maç boyunca kendisi ile mücadele etti. Çünkü karşısında kendisi ile mücadele edebilecek aynı sıklette bir takım yoktu. Fenerbahçe takımı maç boyunca pozisyonlar yakaladı ve arka arkaya goller kaçırdı.

  Bir zincir en zayıf halkasından kırılır. Fenerbahçe futbol takımı Trabzonspor maçını kaybetti. Çünkü zincirin en zayıf halkası olan Samet kırıldı. Yenilen gollerde büyük hatası vardı.  Sezon başından beri üst düzey top oynayan Fenerbahçe futbol takımında en çok direnç göstermesi gereken pozisyonlar vardı. Oynanan oyun sisteminde ön alanda baskı yapan takımın arkasında saha daraltan ve geri kazandıkları  topları hızlı bir şekilde tekrar oyuna sokan  ikili  Djiku ve Becao sakatlandı. Bu ikilinin geri kazandığı topları çok hızlı bir şekilde forvet hattıyla buluşturan Fred de sakatlandı. Sonuçta saat gibi işleyen sistem aksamaya başladı. Puan kayıpları oluştu. Son olarak da  30 yıl önce 1992 yılında yaşanan Sigma Olemouc hezimetine benzer bir hezimet yaşandı. Sigma Olemouc 'dan alınan 7-1 lik mağlubiyetten 4 gün sonra Ali Sami Yen'de Aykut Kocaman'ın golüyle malum takım galibiyeti alınmıştı ve krizden çıkılmıştı. Bugün de Danimarka'da alınan  hezimetten hemen  4 gün